Çok yakında yazmayı planladığım “Vergiden Kaçınma” başlıklı yazım için çalışma yaparken, daha önce okuduğum bir makaleye rastladım ve “Ponzi Hilesi” ile ilgili birşeyler yazmak istedim.
Birçok okuyucumun “Ponzi Hilesi” tabirini daha önce duymadığını düşünüyorum. Belki “saadet zinciri” veya “Titan saadet zinciri” demeliydim. Sanırım şimdi hatırladınız.
Ponzi Hilesi ( Ponzi Oyunu )’ nin mucidi olan Charles Ponzi 1882 yılında İtalya `da dünyaya geldi. Genç yaşta çok para kazanmak istiyordu. Bu amaçla 1903 `te Amerikan rüyasını gerçekleştirmek için New York `a göç etmeye karar verdi. Bulaşıkçılık, gazete dağıtıcılığı, sütçülük, gemilerde elemanlık gibi onlarca işte çalıştı. 1917 `de Boston `a yerleşti ve burada bir tesadüf eseri hayatını değiştirecek posta kuponlarıyla tanıştı.
Posta kuponları anlaşması, 1906 yılında yapılan ve 60 `dan fazla ülkenin altına imza attığı bir anlaşmaydı. Bir nevi uluslararası hisse senedi gibiydiler. Posta kuponları anlaşmalı ülkelerde nakit paraya çevrilebiliyordu. İşin Ponzi `yi ilgilendiren tahrik edici yanı ise, kuponların her ülkede farklı nakit değerlerinin olmasıydı. Yani ABD `de bir dolara alınan kupon başka bir ülkede 10 dolara kadar değer kazanabiliyordu.
Ponzi bu kuponların ticaretini yapmayı kafasına koydu. Ucuz olan bir ülkeden satın alıp daha pahalı olan bir ülkede satarak bu işten çok para kazanabileceğini düşünerek bir şirket kurdu ve bir ofis açtı. Gazetelerde, dükkanlara astırdığı afişlerle o zaman için şahane sayılabilecek reklamlar yaptı. Posta kuponu alıp satarak 45 günde %50, 90 günde ise %100 faiz kazandırabileceğini söylüyordu. İlk başta insanlar buna kuşkuyla yaklaştılar çünkü %100 kâr akıl almaz görünüyordu.
Bununla birlikte tahmin edilenin tam tersi oldu ve ilk yatırımcılar gerçekten de 45 gün sonra yüzde 50 faiz aldılar. Bir anda Ponzi `nin ofisinin önünde kuyruklar oluşmaya başlamıştı. Fakat bilinmeyen bir şey vardı. Ponzi aslında posta kuponu alıp satarak yatırımcılarına para kazandırmıyordu. Sonradan para yatıranların parasıyla, sisteme önceden giren kişilerin faizlerini ödüyordu. Ortada bir iş yoktu. Sadece para sirkülasyonu vardı. Yani sistemin yürümesi için sonsuza kadar yeni insanların para yatırması gerekecekti.
Herkes parasını gününde aldığı için hiçbir problem yoktu. Ayrıca tamamen yasal bir işti. Ponzi haftada 1 milyon dolar tahsil etmeye başlamıştı. Bu, o zaman için muazzam bir miktardı. Her geçen gün daha fazla yatırımcı ofisine gelip parasını Ponzi `ye emanet ediyordu. Ponzi aslında 1850 `lerde kolay yoldan para kazanmak uğruna altına hücum eden insanların dürtülerini tekrar ortaya çıkarmıştı. Kim hiçbir şey yapmadan, üç ay içinde parasını ikiye katlamak istemezdi ki?
1920 `de bir gazetede Ponzi `nin yaptığı işin yasal olup olmadığıyla ilgili bir haber çıktı. Bunun üzerine devlet Ponzi `nin soruşturma tamamlanıncaya kadar mevduat kabul etmesini yasakladı. Soruşturma bitene kadar yeni müşteri kabul edemeyecekti. Haberi duyduğu an bunu pek önemsemedi, zira zaten çok fazla parası vardı. Fakat bu haber piyasalarda ve Ponzi `nin müşterileri üzerinde bir anda güvensizlik yarattı. Yatırımcıların büyük çoğunluğu yatırdıkları paraları geri çekmek istediler. Ponzi onları ikna etmeye çalışıyordu. Yüzde yüzden fazla kâr teklif ediyordu. Fakat yatırımcılar sıfır kârla sadece yatırdıkları paraları geri istiyorlardı. Ponzi `nin ise müşterilerine yatırdıkları parayı geri verecek durumu bile yoktu. Sonraki yatırımcıların parasını ilk gelenlere vermişti.
O günün akşamına kadar bin yatırımcının parasını ödeyebilen Ponzi, geriye kalan 39 bine yakın yatırımcının 15 milyon dolarını ödeyemeyince dolandırıcılıktan tutuklandı. Davalarda da sadece iki adet posta kuponu sattığını ispatlayabildiği için sahtekarlık suçundan hapse girdi.
Uzun süren hapis cezasından sonra Florida`ya yerleşip yine piramit sistemine dayalı birkaç iş yapmaya çalıştı. Bu işlerde de başlarda para kazanıp sonradan sistemin doğal döngüsü gereği iflas edince tekrar hapse girdi. İkinci defa hapisten çıktıktan sonra önce İtalya `ya gitti. Sonra ise bir havayolu şirketinin görevlisi olarak Brezilya`da yaşamaya başladı. Yarattığı doğuştan kaybetmeye mahkum olan sistemi, günümüzde halen ayakta duran Charles Ponzi 1949 `da Rio de Janerio `da bir evsizler yurdunda öldü.
Ponzi Hilesi günümüzde dahi yoğunlukla kullanılan bir işletme hilesidir. Yakın geçmişte, o günün rakamlarıyla dahi milyar dolarlık para toplayan Banker Kastelli de bu sistemi uygulamıştır.
Yakın tarihli bir örnek de Amerika’ dandır. Bu hileyi yaklaşık 20 yıla yakın bir süre başarıyla devam ettirebilen Bernie Madoff, 2008 yılı Aralık ayında patlayan ve dünyaca Madoff skandalı olarak bilinen skandalın ortaya çıkışına neden olmuştur. Bernie Madoff aslında finans çevresinde oldukça tanınan bir kişi olup Nasdac endeksinin de kurucularındandır. 2009 yılında hakkında açılan davalar sonuçlanan Bernie Madoff, 11 suçtan hüküm giyerek 150 yıl hapis ve 170 milyar dolar tazminat cezasına çarptırılmıştır. Madoff ’un işlediği suç aslında yatırım amaçlı para toplayarak bu paraları hedge fonlarda değerlendireceğini söylemesiydi. Ancak gerçek anlamda bir yatırım gerçekleştirilmiyor -risk alınmıyor yalnızca sisteme yeni giren yatırımcılarca sisteme yatırılan paralar, eski yatırımcılara kar payı olarak dağıtılıyordu. Skandalın patlaması ise, her zaman olduğu gibi Madoff ’un sistemi sürdürebilecek nakit akışını sağlayamaması sonucunda gerçekleşmiştir.
Peki Ponzi Sistemi ile para kazanmak mümkün müdür? Sadece sistemi kuranlar ve ilk girenler için cevabımız evet olabilir. Diğerleri ise batmaya mahkumdurlar. Çünkü sistem nakit akışı durduğu an kendi kendini imha etmeye mahkum olarak kurgulanmıştır. Zira toplanan paralar ile gerçek bir iş yapılmamaktadır. Aslında böyle olsa, sistem daha sağlam bir temele dayanabilirdi.
Ponzi Sistemi‘ nin devam edebilmesi için gerekli olan katılımcı sayısı ve girişleri gösteren Ponzi Piramiti ( Ponzi Şeması ) ise şu şekildedir:
Görüldüğü üzere 13. basamağın sisteme dahil edilebilmesi ve öncekilerin kar payı alabilmeleri için yaklaşık olarak 13 Milyar insanın sistemde bulunması gerekmektedir. Dolayısı ile sistem genellikle birkaç basamak ilerleyebilmekte ve sonrasında piramit çökmektedir.
Titan saadet zincirinde de olduğu gibi, sistemin getirisi ile ilgili spekülasyonların yayılabilmesi için ilk girenlerin yüksek oranda getiri sağlaması ve bunu çevrelerine aktarmaları gerekli ve yeterlidir. Bunun anlamı ise ilk 1-2 basamağın iyi para kazanacağı, alttakilerin ise para kazanabilmek için kendi altlarına üye kaydetmeleri ve giriş aidatı almaları gerekmektedir.
Saadet zincirleri bazı ülkelerde halen yasal olmakla birlikte çoğu ülkede yasaklanmıştır. Ancak sistemi kurgulayanların sürekli olarak kendilerini ve yöntemlerini geliştirdikleri ve sistemi yasalara uyumlu hale getirecek şekilde yeni baştan dizayn ettikleri görülmektedir.
Bu çerçevede bulunan yöntem de günümüzde genellikle Doğrudan Pazarlama (Ağ Pazarlaması – Netwok Marketing) olmaktadır. Bu pazarlama türü dünya çapında iş yapan uluslararası ve güvenilir birçok firma tarafından uygulanırken, yeni Charles Ponzi’ ler için de bir maske yaratmaktadır. Zira artık ülkeler ve insanlar sadece para vererek sisteme girmeleri halinde bu değirmenin suyunun bir gün tükeneceğini görebilmektedirler. Bu yüzden Ponzi’ nin posta pulları gibi, günümüz piramitlerinin de getirinin gerçekten kar yolu ile elde edildiğini ispatlayan somut ticari delillere ihtiyacı bulunmaktadır. Bu delil de çoğu zaman bir katalog ve insanların birbirlerine sattıkları ticari ürünler olmaktadır. Bu durum Ponzi hilesinin farklı bir varyasyonu olan Piramit Hilesi olarak adlandırılmaktadır.
Yazımın başında da belirttiğim üzere, ileri tarihli bir yazımı işletme hilelerine ayırmayı planlamaktayım. Burada ise, işletme hileleri içerisinde önemli bir yere sahip olan “Yatırım Hileleri” nin en meşhuru olan “Ponzi Hilesi” ni aktarmaya çalıştım.
Son olarak şunu söylemek istiyorum; ülkeler ve şirketler sadece ürün ve/veya hizmet üreterek büyüyebilir ve ayakta kalabilirler. Bunun dışındaki modeller sonuçta kaybetmeye mahkumdur. Siz siz olun zorluklarla kazandığınız paranızı bu şekilde riske atmayın. Unutmayın “Emeksiz yemek olmaz!”
Bir yanıt yazın