01 Haziran 2020 tarihinde başlayan ” normalleşme ” süreci tüm hızıyla devam ediyor (Kişisel görüşüm, sürecin erken ve eksik olarak başlatıldığı, bu nedenle yakın zamanda gelecek ikinci dalga ile birlikte tamamen olmasa da, kısmen geriye dönüşün yaşanacağı yönünde). Geride bıraktığımız 2 haftalık zaman zarfında, özellikle esnaf ile görüşme ve çalışmalarını takip etme şansım oldu. Önemli bazı hususları barındırdığına inandığım kısa notlarımı paylaşmak istiyorum.
11 Nisan 2020 tarihinde, salgının yoğun olarak yaşandığı günlerde kaleme aldığım “Gelir Harcama Zinciri Kırılıyor, Kriz Derinleşiyor (Koronavirüs Yazıları – III)” başlıklı yazımda şu satırlara yer vermiştim:
Koronavirüs nedeniyle yaşadığımız süreçte, bu sistemin zincirlerinden en önemlisi kırılmak üzere ve bunun doğal sonucu olarak da çarkların durma noktasına gelmesi an meselesi. 2008 krizi başta olmak üzere daha önceki krizlerde de bu yönde bir sonuç ortaya çıkmış ve sistemin dişlilerinde yaşanan sıkıntılar tüm sistemi tehdit eder hale gelmişti. Ancak, bu seferki krizin öncüllerinden bir farkı var: Bu seferki kriz ekonomik sistem içerisinde ve sistem tarafından oluşturulmuş değil, tamamen dışarıdaki bir faktöre, bir virüse dayanıyor ve bu faktörün ne zaman sıfırlanabileceği halen bilinmiyor. Dolayısı ile hem bu dış etken ile savaşmak, hem de ekonomik sistemin devamlılığı sağlanmak durumunda. Bu da mücadeleyi asıl zora sokan temel unsur. Ayrıca, bu sefer hem arz hem de talep tarafında ciddi bir sıkıntı söz konusu !
Şu anda yaşadığımız durum, Koronavirüs önlemlerinin doğal sonucu olarak yaşanan gelir kaybı. Henüz 1 aylık bir süreçten bahsediyor olsak da, istisnai haller dışında, işletmelerin çoğunluğunun ve dolayısı ile hane halkının gelirleri büyük miktarda düşmüş durumda. Bunun için en büyük gösterge işsizlik rakamları. Bu gelir düşüşü otomatik olarak harcama (tüketim) üzerinde de büyük bir düşüşe yol açacaktır. Mevcut kredi kartı kullanım istatistikleri de bunu destekler nitelikte. Üstelik bu iki önemli sistem parçası açısından daha krizin henüz başlarında olduğumuzu da eklemek gerekiyor. Gelir ve harcama basamaklarındaki radikal düşüş sırasıyla tasarruf, yatırım ve üretim kalemlerini de olumsuz etkilemekte ve daha fazla etkileyecek. Şu ortamda yatırım veya üretim artışından bahsetmek zaten söz konusu değil. Bu şekilde azalan gelir ile süreç tekrar başlayacak ve bu kısır döngü sürdüğü sürece de birbirini tetikleyen düşüşler toplumsal refah üzerinde kalıcı hasarlar verebilecektir.
Yazının kaleme alınmasından normalleşme aşamasına geçilinceye kadarki süreç, maalesef yazıda belirtilen şekilde gerçekleşmiş bulunmakta. Peki, normalleşmenin başlaması ile birlikte yukarıda saydığımız sıkıntılar tamamen ortadan kalkmış durumda mıdır? Yani, gelir – harcama zinciri şu anda sorunsuz şekilde çalışmakta mıdır? Alınan tedbirlerle devam eden ticaret hayatı ne şekilde devam etmektedir?
Bu sorular çerçevesinde ve mikro işletmeler (1 – 9 çalışana sahip) ölçeğinde değerlendirme yapmak gerekirse;
- Normalleşme sürecinin başladığı en yetkili ağızlardan ve resmi kanallarla duyurulmuş olsa ve bunun etkileri sosyal yaşama derhal yansımış olsa dahi, tüketicilerin büyük çoğunluğu psikolojik olarak bu duruma henüz tam olarak uyum sağlayabilmiş değil. Bireyler inanmadıktan ve hayatlarını bu doğrultuda yaşamaya başlamadıktan sonra, açıklamaların, teknik tedbirlerin vs. pek de bir önemi yok.
- Geçtiğimiz aylarda yaşanan korkunun yarattığı iklimde bireyler imkanları çerçevesinde tasarrufa yönelmiş durumda ve mecburi harcamalarının dışında para harcamadan, -bizzat deneyimledikleri- olası kötü günler için kenara para koyabilme derdindeler.
- Gelir düşüşü ve buna bağlı olarak harcama kapasitesi düşmeye devam ediyor. Alınan ekonomik tedbirlerin ve dolaşıma sokulan paranın hane halkı harcamasını artırabilecek derecede yeterli olmadığı görülüyor. Bu noktada enflasyon da olumsuz yönde etki ediyor (Koronavirüs ve Enflasyon başlıklı yazıyı okumanızı da tavsiye ederim).
- Çok büyük bir kesim halen evden (home office) çalışıyor, dışarıda(n) yemek yemiyor, cafelere gitmiyor, berberlerde tıraş olmuyor, mecbur olmadıkça kuaföre gitmiyor, başka bir deyişle, son 3 aylık dönemde edindiği harcama ve tüketim alışkanlığını sürdürüyor. Bu da işletmelerin halen kapasitelerinin çok altında çalışmalarına neden oluyor.
- Eğlence sektöründeki bir çok işletme için yasaklar halen devam ediyor. Yasakların söz konusu olmadığı noktalarda ise -tüketicinin mevcut süreçte, eğlenme ihtiyacının öncelikli olmadığını düşünmesi nedeniyle- kayıplar yaşanmakta.
- Birçok firma personeline verdiği yemek kartlarını iptal etmiş veya bakiyelerini azaltmış durumda. Bunun neticesinde de eksilen miktar kadar para hazır gıdaya harcanamıyor. Yemekler evlerde hazırlanıyor.
- Ülke sathına yayılmış bulunan ve birçok hanenin geçim kaynağını oluşturan “simitçilik” mesleği dahi darbe yemiş durumda. Unlu mamuller olarak geniş kapsamda değerlendirilebilecek sektörde satış kaybı yaşanıyor. Hatta öyle ki, dün bir markette dondurulmuş simit satışının başladığını ve simidin tadını özleyen insanların kapış kapış bu ürünü aldıklarına bizzat şahit oldum.
- Düğün salonları başta olmak üzere tüm sektörde sıkıntı yaşanıyor. Önümüzdeki aydan itibaren düğünlere yasal olarak izin verilmiş olsa dahi, mevcut psikolojik şartlarda evlenme/düğün sayısında bir düşüş olması muhtemel. Düğünlerde ikram vb. ekstra harcamalardan da vazgeçilecek gibi görünüyor. Derinlemesine düşünüldüğünde kuru temizleme sektörünün dahi bu durumdan (işyerlerinde giyim tarzının değişmesinin de etkisi ile birlikte düşünüldüğünde) fazlasıyla etkilenmiş olduğu anlaşılıyor.
- Çoğu krizde olduğu gibi, insanlar ilk önce giyim harcamalarında tasarrufa gidiyor ve bu alan çoktan e-ticaret sitelerine kaptırılmış durumda. Mahalle butikleri vb. küçük işletmelerde satışlar neredeyse durmuş durumda.
- Toplu ulaşımda düşüş sürüyor. Dolmuş ve taksi esnafı şikayetçi. Servis hizmetleri çok büyük darbe aldı ve okullar tam kapasite ile açılıncaya kadar toparlanması zor olacak gibi görünüyor. Personel taşımacılığı kısmen toparlanmış olsa da, orada da belirgin bir ciro kaybı söz konusu.
- Eğitim ve ilişkili sektörlerde çok büyük bir belirsizlik var. Özel öğretim kurumları ve özellikle kurslar büyük darbe almış durumda. İnsanların küçük ortamlarda bir araya gelmekten en çok imtina edeceği yerlerin başında belki de kurslar geliyor. Bu alanda online olarak faaliyet gösterebilenler bir nebze de olsa şanslı görünüyor ama diğerlerinin varlıklarını sürdürebilmesi giderek daha fazla zorlaşıyor.
- Serbest meslek erbabı kabul edilen diş hekimleri ve doktorlara olan talep dahi azalmış durumda. Mecburi olunmadıkça muayenehanelere gidilmemeye çalışılıyor.
- Halkın büyük çoğunluğunun bu yıl tatile gitmeyeceği, gitse de alternatif yöntemleri tercih edileceği öngörülüyor. Bu durumun da, özellikle tatil yörelerinde bulunan ve geçimini turizmden sağlayan milyonlarca küçük işletme için gelir kaybı yaşatacağı aşikar.
- Bu hususlar çerçevesinde, normalleşme sürecinde üzerinde özellikle durulması gerektiğine inandığım bir gerçekle karşı karşıya kalınıyor: Kapasitelerinin çok altında çalışan işletmeleri yakından incelediğimizde, verimsizlik ve buna bağlı olarak düşük işletme karlılığı (zarar) göze çarpıyor. Zaten birkaç ay (çoğu küçük işletme için sadece bir ay) ayakta kalmaya ancak yetebilecek olan işletme sermayeleri hızla eridi, eriyor. Zira, çevremize baktığımızda işerlerinin açıldığını ancak bir çoğunun boş olduğu görülmekte. Açılan işletmeler, mevcut personeline tekrar maaş vermeye başlamış durumda. Birçoğunun duran kirası yeniden işlemeye başladı, elektrik/su giderleri artışta. Hijyen giderleri de sürece bağlı olarak maksimum seviyede. Düşük talep neticesinde firelerde artışlar var. Belli bir ölçüde duran sabit giderler yeniden işlemekte. Bu durum bazı mikro işletmeler için, “normalleşme sürecinde kapalı kalındığında mı yoksa açık olunduğunda mı daha fazla zarar ediliyor” sorunsalını da beraberinde getirmiş durumda.
Bir yanıt yazın