Değerli Okuyucularım, ilk romanım olan Oğul – Başlangıçtan Sonrası nihayet yayınlandı. Şimdilik sadece e-kitap olarak alınabiliyor. Sizler de yazarlık yolculuğumda bana destek olmak isterseniz aşağıdaki online kitabevlerinden birisinden kitabımı satın alabilirsiniz. Şimdiden teşekkürlerimle…
Kitabın Kapak Sayfasından (Oğul – Başlangıçtan Sonrası) :
Yazar, “Ütopik” serisinin bu ilk kitabında sıradışı bir tarz ve üslup eşliğinde, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın savaşını anlatıyor. İsimlerden, zamandan ve mekandan bağımsız, aşk ile süslenmiş, son derece sürükleyici bir roman sizi bekliyor…
“Öyle şeyler oluyordu ki şehirde, meyhanedeki günlerini özler oldu. İyi ki orada çalışmış, kendisini bodruma kapatmış ve insanların düştüğü bunalımı görmemişti. Her şeyin efendisi iktidar hırsı ve para olmuştu. İnsanlar anlaşılmaz bir para hırsına kapılmış, ardından gidiyorlardı. Dostlar, hatta kardeşler para yüzünden kavga ediyor, ömür boyu görüşmemeyi göze alabiliyordu. Aşklar alınıp satılıyor, gerçekten seven birisini bulmak gittikçe zorlaşıyordu. Statü, para ve gösteriş insanlığı çepeçevre kuşatmıştı. Kötülükler almış başını gitmişti. Mutluluk unutulmuştu. İnsanlarda birbirlerine karşı güvensizlik, daha da kötüsü kıskançlık başlamıştı. Bunlar hep vardı insanoğlunun yaşam serüveninde, ancak hiç bu kadar baskın olmamışlardı. Hele insanları yeni yeni tanımaya başlayan birisi için çok kötü deneyimlerdi bunlar. Gerçek dostun bulunamadığı bir dünyada zenginliğin ne önemi vardı ki? İnsanlar köle olmuşlardı. Sürekli çalışma halindeydiler. Karşılığında ellerinde hiçbir şey yoktu. Bunu fark etmekten bile acizdiler. Özgür köleler kuşatmıştı etrafı. Tüm hafta çalışıyor, karşılığında geçimlerini ancak sağlayabiliyor, birilerini zengin ediyor, ailelerini ihmal ediyor, çocukları ile ilgilenemiyor ve buna çalışkanlık, başarı adını veriyorlardı. Kendisinin insan olup olmadığını ciddi ciddi düşünmeye başlamıştı. İktidar kavgası sık sık patlak verir olmuş, bu uğurda nice canlar feda edilmişti. Bir yerlerde savaş başladığı haberinin alınmadığı gün yoktu. Her gün başka bir yerde, başka bir ulusun çocukları ölüyordu. Hastalıklar artmıştı. Tüm hizmetler aksıyordu. Halkın dini duyguları sömürülüyor, birileri bu yolla sürekli ceplerini dolduruyordu. Gün geçmiyordu ki, yeni suçlar icat edilmesin. Çocuklar bile birer suçlu olmuşlardı. Ticaret aksıyordu. Kimsenin kimseye güveni kalmamıştı. Ahlaksızlıklar imrenilen, yüceltilen, örnek gösterilen davranışlar oluyordu. Herkes kendini korumaya çalışıyor, bunun için özel muhafızlar tutuluyordu. Birileri sürekli bir şeyler telkin ediyordu zavallı halka. Meşru olmayan hiçbir şey yoktu sanki. Böyle giderse çok değil, birkaç yıl, en fazla birkaç yüzyıl sonra insanlık felaketini görecekti. Bu kadar cahil birisi bile tüm bu olanları görebiliyor ve anlamlandırabiliyorsa, okumuş insanların bildiği daha ne kötülükler olmalıydı. Kendisinden de iğreniyordu. Katildi.
Dünya ne kadar küçük, insanlar ne kadar zavallı, Tanrı ne kadar anlaşılmaz ve hayat ne kadar tuhaftı…”
Bir yanıt yazın